Ana içeriğe atla

Çerkes Masalları: Laşin

Laşin


Çerkesya tarihin çok zamanında saldırılara uğradı.

*Bir zamanlar bir Han Kabardey Bölgesine saldırdı ve Baksan nehrinin kıyısına yerleşti. Çok kuvvetliydiler ve Kabardey bölgesi prensi savaşa girmek istemiyordu. Hanında savaşmak için pek acelemesi yoktu ve Kabardey bölgesine elçi gönderdi.


Elçi “Hanımız kan dökülmesini istemiyor, sizden ve bizden iki güçlü adamımız dövüşsün. Bizim adamımız kazanırsa sizler bize Han’ın isteyeceği vergiyi ödersiniz. Sizin adamınız kazanırsa Han’ımız ordusuyla birlikte gidecek” dedi.


Kabardey bölgesinin prensi bu teklif için 3 günlük süre istedi.


Tavsiye almak için bilgeleri topladı. Bilgeler uzun süre düşündü ve sonunda Han’ın teklifini kabul etmeyi önerdiler prense.


Kimin dövüşeceğini düşünmeye başladılar ve sonunda Hut’un oğlu Kurgoko’yu uygun gördüler.


Kurgoko’ya bunu ilettiler ve Kurgoko “Güçlü bir adamdan korkmuyorum, umuyorum bana denktir” diyerek kabul etti.


Prens “O zaman iki gün sonra dövüşmeye hazır ol” dedi ve Han’a elçi gönderip iki gün içinde dövüş olacağını bildirdi.


Aynı akşam Kabardeyliler Han’ın kampından gelen korkunç bir kükreme duydular ve -kim kükrüyor- diye birbirlerine sordular. Çok korkunç bir şekilde kükreyenin bir canavar olmadığı, Han’ın dövüş için seçtiği kişi olduğunu anladılar.


Sadece çiğ etle besleniyordu ve korkunçtu.


Bu hikayeleri duyan Kurgoko korkmuş ve Prens karşısında kendisinden övündüğü için pişman olmuştu ve bunu babasına söyledi.


Kurgoko’nun eşi onun olduğu çadıra girdi, adı Laşin’di.


-Ne düşünüyorsun, derdin nedir? diye sordu Kurgoko’ya.


Kurgoko - Bana soru sorma! diye cevap verdi.


Laşin: -Belki sana yardım edebilirim dedi


Kurgoko güldü ve -Bu bir kadın işi değil, insanlarımızın kaderi ile ilgili. Sizin işiniz çocuk yetiştirmek, inekleri sağmak ve yemek pişirmek dedi.
Laşin kırıldı ama kocasına bir şey söylemedi.

Ertesi gün Laşin bahçeye çıktı ve bir ineğin kayınvalidesinin sağmasına izin vermediğini görünce sinirlenip ineğin karnının altından tutarak çitin üstüne attı. Kayınvalidesi bunu görüncü ve hemen sevindi ve eve giderek eşine -Oğluna yardım edecek olan bu! dedi.


Hut oğlunu çağırdı ve düelloyu hatırlattı. Kurgoko babasına -Baba nasıl yeneceğimi öğret bana, onu yenememekten korkuyorum dedi.


Babası da -üzülme oğlum, şimdi sana söyleyeceklerimi iyi dinle. Uzak köyden genç bir adam bize geldi, küçük ama çok güçlü. Han’ın kahramanını yenecek. O yarın sabah erkenden buraya gelecek, ona hiçbir şey sorma. Onunla dövüşeceğin yere kadar git ve dövüşeceğin kişiyi gördüğünde “Bu bir kahraman mı? Ellerimi onun kanıyla kirletmek istemiyorum, benim için çok zayıf. Küçük yoldaşımla denk, onunla dövüşmesine izin ver” diyerek arkadaşını işaret et- dedi.


Bu sırada Laşin gizlenmişti, Hut oğlunu atlara bakmaya bahçeye gönderdi.. Bu sırada Laşin’in gizlendiği yere geldi ve bu durumun ne kadar önemli bir sorun olduğunu anlatarak -Sadece sizler bizim insanlarımızın kaderine yardımcı olabilirsiniz. Han’ın kahramanını tek başınıza yenmelisiniz- dedi.


-Evet, gücüm olduğunu hissediyorum- dedi Laşin, -Ancak ben bir kadınım ve insanlar buna izin vermez- diye ekledi.


Hut bir kıyafet getirdi ve -bunu giyin, kalpağı da gözlerinin üzerine çek. Yolda Kurgoko ile hiçbir şey konuşma, kadın olduğunu hiç kimseye açıklama- dedi.


Laşin’de -Söylediğin şeyi yapacağım- dedi.


Sabah erkenden Hut ve Kurgoko uyandı, avluya girdiklerinde genç bir adamın çoktandır onları beklediğini gördüler.


Kurgoko ve genç dövüşecekleri alana doğru yola koyuldular.


Kalabalık toplanmıştı.


Han’ın oturacağı yerde güzel bir halı vardı, Han keyf içinde oturdu çünkü zaferinden emindi.


Han’ın kahramanı dövüşecekleri alanda durdu ve gücünün şovunu yapmaya başladı. Kalın ağaçları sanki incecik çubuklar gibi elleriyle kırıyordu.


Dövüşün bir tarafı kayalık bir uçurumla sınırlıydı.

Kurgoko ve genç alana geldiklerinde bir müddet Han’ın kahramaını izlediler. Sonra Kurgoko şöyle seslendi yüksek sesle.


- Bu bir kahraman mı? Ellerimi onunla kirletemem, o benim için çok zayıf! Küçük yoldaşıma denk, onunla dövüşmesine izin ver! Elleriyle genci işaret ederek.


Han kabul etti ve işaretiyle dövüş başladı. Han’ın kahramanı Laşin’i ele geçirdi ancak deviremedi. Sonra Laşin Han’ın kahramanını yakaladı, kaldırdı ve yere sert bir şekilde vurdu. Onu ayaklarından tutup uçurumun kenarına sürükledi ve uçurumdan aşağı attı.


Zaferin neşeli çığlığı bütün Kabardey semalarında yankılandı.


Han’ın dili tutuldu, hiçbir şey söyleyemedi. O kadar emindi ki kazanacaklarından, sonunda mağlup olduklarını söylemek zorunda kaldı


Kabardey Prensine -Şimdi kahramanlarınızın benimkilerden güçlü olduğunu anlıyorum- dedi.


Sonra bir yaşlı kalabalıktan çıktı ve kazanana yaklaştı.


-Hey şuna bak Han, Kahramanın oğlumun karısı olan bir kadın tarafından yenildi- dedi ve Laşin’in şapkasını çıkardı.


Laşin’in siyah örgülü saçları omuzlarına düştü.


Han -Bu tür kadınlara sahip olan insanlara ne mutlu, kadınları bu kadar güçlüyse erkekleri tahmin bile edemiyorum; böyle bir halkla ancak dostluk içinde yaşayabilirim- dedi ve ordusuyla birlikte Kabardey Bölgesinden ayrıldı.


Laşin’in halkı için Han’ın kahramanını uçurumdan attığı kayaya o zamandan beri Laşin kayası deniyor.

Kaynak: Кабардинские народные сказки

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

1860'lı ve 1870'li yıllarda Tuna Vilayetindeki Çerkes Mültecilere İlişkin Osmanlı Politikaları

1860'lı ve 1870'li yıllarda Tuna Vilayetindeki Çerkes Mültecilere İlişkin Osmanlı Politikaları Ventsislav Muchinov Çeviri: Apiş Canberk  Çevirenin notu:  Lise düzeyi ingilizce bilgisi ile ve sözlük karıştırılarak çeviri yapılmıştır. Orijinal belgede olan bazı bilgiler istenmeyerekte olsa burada yazılamamıştır. Belgenin orijinaline sayfanın sonundaki adresten erişebilirsiniz.  GİRİŞ Çerkes mülteclerinin Osmanlı İmparatorluğu'na kitlesel göçü 1853-1856 Kırım Savaşı'ndan sonra başladı ve  Rus ordusunun Kafkasya’yı 1860’lı yıllardaki nihai fethi takiben hızlandı. Bu göç tahminleri farklı tahminlere göre birkaç yüzbinden, bir milyondan fazla olarak ifade edilmektedir.  Mülteciler; Balkanlar, Anadolu ve Arap illerindeki Osmanlı topraklarına yerleştirildi. Bununla birlikte bu olgunun önemine rağmen hiçbir zaman Bulgar tarihçesinde vurgulanmadı. Bir çokları yıllar boyunca çeşitli bölgesel çalışmalarla bahsetti.  (Damyanov, 1967; Penkov, 1967; Grancharov, 1982

16 Ağustos 1864, Trabzon Eczacı Es-Seyyid Hüseyin Efendi'nin şikayet mektubu

ES-SEYYID HÜSEYİN EFENDİNİN MEKTUBU: Trabzon’da bulunan tabiplerin görevlerini kötüye kullanmaları, uygunsuz hareketleri, bir takım yolsuzluklar, suistimaller ve sosyo-ekonomik açıdan olumsuz Şartlar hakkında ortaya attıĞı iddialarla ilgili olarak muhacir eczacısı tarafından kaleme alınan 13 Rebiyülevvel 1281/16 AĞustos 1864 tarihli bir Şikâyet mektubu -sorgulayıcı olmak kaydıyla- yaŞanan hadiselerin vehametini gözler önüne sermektedir. Muhacirin eczacısı Es-seyyid Hüseyin Efendi’nin Trabzon’da görev yapan ve muhacirlerin saĞlık sorunlarıyla ilgilenmesi gereken doktorlar hakkında yazdıĞı bu mektup görevlilerin görevlerini kötüye kullanmaları ve yetkililerin de bunlara göz yummaları, muhacirlerin içinde bulunduĞu menfi durum hakkında bir hayli ilgi çekicidir. Hüseyin Efendi’nin maddeler halinde dikkati çektiĞi konular Şu Şekilde sıralanabilir 1- Muhacirin içün Trabzon’a gelmiŞ olan üç nefer hekimin birisi akdemce dersa’adete gitmiŞ ve burada kalan iki neferden Pertev vali paŞa hazre

"TÜRKİYE'DE ÇERKES KİMLİĞİNİN DÖNÜŞÜMÜ"

KİTAP: TÜRKİYE'DE ÇERKESLER, DİASPORA DA GELENEĞİN YENİDEN İCADI Yazar: Ayhan Kaya Basım Tarihi: Ocak - 2011 Boyut: 16x23 cm Sayfa Sayısı: 208 Sayfa Kategoriler: Sosyoloji Alıntılanan Kısım Sayfa 99 ile 109 arasında "TÜRKİYE'DE ÇERKES KİMLİĞİNİN DÖNÜŞÜMÜ" Başlığından bir bölüm Etnik, kültürel, dinsel, diasporik ve bireysel kimliklerimizin iddia edildiği kadar köklerimizle, geleneklerimizle, özümüzle ilgili olmadığını ve za-man içinde değişen siyasal, toplumsal ve çevresel faktörlerden etkilenmeksi-zin kalamayacağmı söylemek çok iddialı bir say olmayacaktır. Son yıllarda bu say ışığında pek çok bilimsel çalışma yapılmıştır (Barth, 1969, 1994; Hall, 1991; Nagel, 1994). Etnik kimlikler de tarihsel süreç içinde değişmeksizin varlığını sürdüren primordiall edinimler olmaktan uzaktırlar. Bu bölümün amacı, Türkiye'de yaşayan Çerkes diasporası örneğinden yola çıkarak, etnik kimliğin içinde yaşanılan siyasal yapıdan, yasal yapıdan, resmi söylemlerden ve pratik